29 Nisan 2009 Çarşamba

Dedikodu


Bugün sıradan günlerden biriydi, lakin değişen havadaki iyonların yanı başındaki iş yığınına bir de domuz gribi yüzünden belirsiz hale gelen Amerika seyehati eklenince çemkirik bir moda girdim. Neyse ki sevgili elifbb'nin telefonuyla biraz olsun neşem yerine geldi. Animasyon bölümüne bilgisayar oyunları ile ilgili bir sunuş yapmak, kendilerini tanıtmak için gelmişler. Birlikte vakit geçirip görüşemediğimiz zamanları kısaca özetledikten sonra yine ofise döndüm.

Bir süre sonra Nebiş geldi. Onun da hiç keyfi yoktu. Havadan evet havadan diyip kendimizi avuttuktan sonra hemen eve gitmek yerine birşeyler yiyelim dedik, bezginlik, tembellik ve miskinlikten ikimize de araba kullanmak ağır işçilik gibi geldiğinden okulda, akademik kulüpte yemeğe karar verdik. O yorgunluk ve bıkkınlığa rağmen asansörde başlayan aralıksız söylenme, sohbet ve dedikodumuz yemek boyunca sürdü. Kulüpte sadece birkaç masa doluydu. Konudan konuya atlıyor, o konunun içinde geçen herkes hakkında konuşuyorduk. Elbette kötü niyetli dedikodular değildi bunlar öyle olsa yazmazdım zaten :p. Jam session tadında çok senkronize bir sohbetti doğrusu. Bir ara hemen arkamızdaki masada bir adamcağızın oturduğunu fark ettik ancak bu bizi değil durdurmak hızımızı bile yavaşlatmadı. Bir süre sonra adamcağız kalktı ve "iyi akşamlar" dileyerek kulüpten ayrıldı. Biz de ona aynı temennide bulunduk ve birbirimize baktık. İkimiz de kendisini tanımıyorduk. Sorun onun bizi tanıyor olması riskiydi. O iyi akşamlar dileğinin içinde "yuh amma çekiştirdiniz be" alt okumasının yer aldığını düşünüp bir süre kendimizle dalga geçtikten sonra sohbetimize kaldığımız yerden devam ettik.

Hiç yorum yok: