26 Haziran 2010 Cumartesi

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar aka kına gecesi kabusu


Söylenmek istemiyorum, herkesin eğlence anlayışı farklı ve bu geleneksel bir ritüel sonuçta. düğünden önce kadınlar arasında düzenlenen bir eğlence. kına gecesi. kadınların bir araya gelip şarkılar, türküler eşliğinde gelinle geçirdikleri bir gece işte. bana nedense daha çok gelin ve annesi üzerine kurgulanmış gibi geliyor. türkü yüzünden sanırım. güzel bir türkü üstelik.

çok mu gerekli, kim ister kim istemez bu yazının evreni dışında. isteyen yapar, isteyen yapmaz, dileyen katılır, dileyen katılmaz. ancak her zaman bu böyle olmuyor. mesela hafta sonu olsa da evimde dinlensem dediğiniz yoğun bir haftanın üstüne gelebilir bu kına gecesi. hafta içinin bütün angaryasından kurtulup çalışmaya ayırmış da olabilirsiniz hafta sonunu, dinlemez bu kına gecesi. dahası evinizde hastanız olabilir -evlerden ırak- veya bebeğiniz var diyelim ki, ya da daha kritik bir şeylerde olabilir, olur yani hayat bu ama anlamaz kına gecesi, ne yapar eder gelir.

şimdi "n'alakası var canım? uygun değilsen gitmezsin" diyebilirsiniz. siz gitmeseniz de o size gelir. çok inatçı bu kına gecesi. evinizin bahçesinde veya apartmanınızın sokağında bozuk hoparlörlerden elektro saz akort sesleri yükselebilir her an. yazın bu tehditle baş başasınız her hafta sonu. sadece kına gecesi de değil elbette. bunun sünneti var, düğünü var. kına gecesi bu gecenin konsepti.

Eskişehire geldiğim ilk yaz, bir sokağın trafiğe kapatılıp, asfaltın üstüne beyaz plastik sandalyeler yerleştirildiğini gördüğümde öğrendim sokak düğünlerini. sonradan da bu düğünlerin her şehirde yapıldığını... itiraf ediyorum sokakta abiye kıyafetlerle dolaşan, oturan insanlar biraz garip gelmişti ama gelenek işte diyip geçmiştim ta ki bir gece o bozuk hoparlörden avaz avaz yükselen detone ses evi dolduruncaya kadar. davulun sesi uzaktan hoş geliyormuş gerçekten. ancak evimin önünde olduğu zaman kavrayabildim durumun vahametini. müzik dinle, televizyonun sesini sonuna kadar aç çare etmiyor. o adamcağız, orgu ve elektro sazıyla evin içinde. evden gitmekten başka çare yok.

bu gece de aynı şey oldu. üstelik oturduğum apartmandan birinin kına gecesi münasebetiyle. oysa şehrin dışındaki bu sessiz, sakin, güzel siteye bu gibi nedenlerden dolayı kaçmıştım. elektro sazı, orgu ve hoparlörleriyle o adam yine buldu beni, yine evi terk etmek tek kurtuluştu. karşı komşum olan arkadaşlarımla birlikte kaçtığımız şehre geri dönüp, sessiz bir kafede bu durumun birden fazla açılımı olduğunu konuşarak vakit geçirdik. gece yarısından önce eve dönemezdik...

not. aslında konu teknoloji ve teknolojinin günlük hayatımıza etkisi. enerji tasarruflu ev aletlerinden hızlı bilgisayarlara, internete -kaç kişinin facebook hesabı yok acaba-, anahtar yerine parmak iziyle kapısı açılan akıllı evlere kadar bütün bu teknoloji bizim hayatımızı daha mı iyi bir hale getiriyor? -hesapta getirmeli, ortalama insan ömrünün uzadığını söylüyor uzmanlar- peki biz bütün bu gelişmiş teknolojiyi gerçekten hayatımızı kolaylaştırmak için mi kullanıyoruz? araba camlarından sarkan cdler geldi aklıma nedense. mesela teknoloji bu kadar gelişmişken trafik kazaları azaldı mı bu ülkede? hastaneler daha mı iyi hizmet veriyor? daha mı huzurluyuz? daha mı iyi anlıyoruz birbirimizi? takıldım şu hoparlörlere, mesela birkaç yıldır artık ezan da alabildiğine yüksek ve bozuk bir sesle bu şahane hoparlörlerden yayılıyor. oysa üniversitede proje yetiştirmek için sabahlarken günün ilk ışıklarıyla uzaktan yakına doğru gelen, sonra yavaş yavaş uzaklaşan ezan seslerini dinlemek garip bir huzur verirdi bana. arkasından kuşlar başlardı ve yavaş yavaş araba, ayak sesleri doldururdu sokakları. uykusuz gece bitmiş yeni gün başlamış demekti. hayır bir de nostalji yapmaktan hiç hoşlanmam. teknoloji hepsi senin suçun! biliyorum sen suçlusun. şimdiyse imam efendi hoparlörü alıp eline yatağın baş ucunda okuyor sanki. bu uygulama ilk başladığında alt komşunun bebeğiyle birlikte fırlıyorduk yataktan. ezan bittiğinde bir de bebeğin yeniden uyumasını bekliyorduk tekrar uyuyabilmek için... yazılı düşündüm bu defa, biraz olsun rahatladım. artık yeterince geç bir saat olduğuna ve sesler kesildiğine göre çalışmaya dönebilirim.

Hiç yorum yok: