15 Ocak 2009 Perşembe

Bugün

Bugun cok özel bir gün benim için. Ayni zamanda çok da güzel. Özel olması nedeniyle neden özel olduğundan bahsetmeyeceğim. Ancak güzel bir gün çünkü bugün biricik kardeşimin doğumgünü. Çocukken ve hatta biraz daha büyüdükten sonra da mütemadiyen itişip, çekiştiğim biricik kardeşimin (tamam tamam itiraf ediyorum. hala aynı risk mevcut. her daim can ciğer kuzu sarması değiliz elbette, zaten aile olmak da böyle bişey değil mi?).

Annemin kardeşini hırpalama bak büyüdüğünde çok üzüleceksin böyle yaptığın için uyarılarına aldırmadan bölünen ilginin, sevginin intikamının peşinde geçti çocukluğum. Onun ise yaptığı birşey yoktu, güzel ve uysal bir çocuktu benim tersime. Ben ağaçlara tırmanıp, mahallenin azmanlarıyla didişmeyi severken, beni dizginlemesi için bana emanet edilen kardeşim "burada otur ve beni bekle" dediğim yerden kımıldamazdı saatlerce. O, bu saf, temiz çocukluk döneminde biricik ablasını takip ve taklit etmek dışında bir etkinliğe bulaşmazdı. Öyle hin ve yaramaz bir çocuk değildi kısacası. Bense her fırsatı değerlendirip, banyodan çıktığında "ahahaahahaha artık saçların sarı değil senin de siyah oldu. ahahahaahaa bak aynaya bak!" diye en azından canını sıkıp ağlatmaya çalışırdım. Gerçi bugünlerin intikamını baya baya aldı kendisi bir süre sonra, arkadaşlarımın suratına "çöp yok" diyerek kapı kapattığı zamanları hala anıyoruz. Neyse, günler böyle geçip giderken ne zaman boyu benim boyumu geçti, ne zaman popularitesi benimkini solladı çok net hatırlamıyorum doğrusu. (belki de hatırlamak istememişimdir;) O geçiş döneminden hatırladığım arkadaşlarımdan edindiğim Judas Priest kasedini evde bangır bangır, defalarca dinlediğim ve sevgili kardeşimin "bu ne beeee kapat şunu" diye arıza çıkardığıydı. Ne ilginçtir ki yine bir doğumgünü arifesinde, kızılay'daki kıvılcım müzikten kıpkırmızı bir ibanez'le eve geldiği zamandan çok uzak değildi bu dönem. Evet bir canavar yaratmıştım. o temiz çocuk gitmiş, yerine yırtık pırtık kıyafetler giyen, uzun (çirkin) saçlı, (en beteri şimdi geliyor) trash metal müzik yapan bir yaratık gelmişti. Ne kabus! Bu dönüşüm döneminde, kendisinin "lead guitar" olarak çaldığı "presentment" adlı bir metal müzik grubu kurmuştu. Grubun bass gitaristi sevgili Alpay Tekin'le hala görüşüyoruz, o istikrarla aynı tarz müzik yapmaya devam ediyor. Ancak Ankara'da o dönemin önemli mekanlarından Graffiti'de düzenli olarak çalan grubu sadece bir kez dinlemeye gitmiştim. İşte bu dönem benim çevremin ve arkadaşlarımın benden önce kardeşimi tanıdıklarını acı bir şekilde farkettiğim dönemdir. :)) Evdeki küçük kardeşim dışarıda bambaşka biri olmuştu. Bir süre sonra metal müzik yerini caz'a bıraktı. (şükürler olsun!) presentment dağıldı ancak portakal vadisinde bir stüdyo açıldı. Amatör grupların gelip müzik, isterlerse kayıt yapabildikleri bir stüdyo. Bu dönemi boş geçirmeyen sevgili kardeşim bir yandan Tuna Ötenel gibi önemli müzisyenlerden ders alırken, bir yandan da ODTÜ Çağdaş Dans Topluluğu gibi gruplar için müzik yapıyordu. Hayatımız bir rutine oturup giderken bir gün eve gelip, yurtdışında okumak istediğini söyledi. Ve bu dediğini de yaptı gitti. İşte onun gittiği o gün onu ne kadar sevdiğimi anladığım gün olarak tarihe geçti. Benim küçük kardeşimin kocaman bir adam olduğunu anladığım gündü o gün. Onu ilk kez özlemeye başladığım gün. O günün üstünden 10 yıl geçti. Kardeşim Uluslararası Ekonomik İlişkiler Bölümünü bitirdi. Evlendi ve bize dünyanın en güzel armağanını verdi; minik kuşumu, dünyanın en tatlı yiğenini armağan etti bize.




dünyanın en şımarık sıpası ve babası

Şimdi kardeşim Moskova'da. Mümkün olduğunca telefonlaşıyoruz, msn, skype, mail çoğunlukla kullandığımız iletişim yolu. Bugün doğum gününü kutluyorum mümkün olan tüm iletişim yollarını kullanarak. Ona onu ne kadar özlediğimi ve sevdiğimi, hayatımın ne kadar önemli bir parçası olduğunu anlatmak derdiyle her yoldan ulaşmaya çalışıyorum.

İyi ki doğdun hayatım ve ne şanslıyım ki benim kardeşimsin. Seni çok ama çok seviyorum. Doğum günü kutlu mutlu olsun.

Hiç yorum yok: