kaç gündür normale dönmek istiyorum. normal bir hayatın akışına. olduğu kadarına genel olarak hazır bir şekilde. yapılacak işler listemi güncelliyorum mütemadiyen. yeni, güzel bir moleskine çıkardım ambalajıyla saklanan defterler rafından. güzel kalemimin kartuşunu yeniledim. zevkle yazıp, çizebilirim detayları.
• bir türlü bitiremediğim senaryoyu tamamlayıp artık çekimlere başlamam gerek.
• tezimin eksik bölümleriyle ilgili toparladıklarımı aktarmalıyım.
• new york makalesinin girişini hazırladım. meltemle üzerinde çalışmak için vakit ayırmalıyım.
• çevreci duvar piktogramlarını tamamlamalıyım. bekliyorlar.
• asonun cd kapağı tasarımı da masaüstümün önemli işlerinden
• asonun katalog gridini de tasarladım. burak'ın iyileşmesini beklemeden, hazır ben iyileşmişken onu da aradan çıkarmalıyım.
• iki 50.yıl kitabının da kapakları var henüz başlamadığım...
• 4lerin ilk web projeleri bitti bu hafta 2. projenin ilk eskizlerinin değerlendirmesi var. heyecanla bekliyorum eskizlerini
• 1lerin de kişisel portre projeleriyle ilgili ilk görüşmeleri yapıcaz bu hafta
• iletisim fakültesinin web projesi tasarımları bizden çıktı. oylama sonuçlarını bekliyoruz
evet biraz işkolik olduğumu kabul edebilirim. aynı anda birden fazla şeyle ilgilenmekten garip bir haz da alıyorum şüphesiz. yeni şeylerle uğraşmaya bayılıyorum. yenilikleri denemeye, yeni öğrendiğim bir konuyla ilgili projeler geliştirip, en az benim kadar arızalı arkadaşlarımı yoldan çıkarıp onlarla çalışmaya... bir sürü şey geliyor aklıma heyecanla yapılacak. adrenalin salgılıyorum düşünürken bile.
ancak bazen ufacık, saçma bir sebepten, durup hayatı sorgulamaya başlıyorum ki evlere şenlik. koşturan bedenime yetişmeye çalışan ruhumun çelmesi midir bu bilemiyorum ama enerji ve zaman kaybettirdiği kesin. şimdi bu iç muhasebesini yazıyorum bloguma ki iki gündür süren bu sorgulama bitsin. kendime gelip işlerin başına döneyim. konsantrasyonumu geri kazanayım. üzerinde düşünülsün veya öylece yaşansın zaman geçiyor ve hayat akıyor işte. sorgulamak neye yarar? varoluşçular hariç, kime ne faydası dokunmuş? (ki onların kişisel hayatlarına dokunan fayda da tartışmaya açık) açıp biraz sartre okusam iyi mi gelir? insanlar bütün bu koşuşturmaca içinde gerçekten mutlu mudur? yapa-bile-ceklerinin farkında olsalar daha özgür ve daha mutlu olmazlar mı? farketmemek için özel bir çaba mı harcıyorlar? milyonların arasında bu kadar sıradan görünen hayatlar, aynı anda tek tek bu kadar farklı ve özel olabilir mi? farklılıklarımızdan çekiniyor muyuz? kendi enerjimizden korkup derinlere gömüyor olabilir miyiz? elimizdekilerle mutlu olabilmemiz için illa kontrast yaratacak örneklere mi ihtiyacımız var? peki bütün bu hırsın, koşturmacanın bir önemi var mı bütün hayatları birden düşündüğümüzde? ölüm olmasaydı yaşam bu kadar değerli olmayacak mıydı? jeff bridges'a neden gıcık oluyorum? bütün bu soruların birer tane mi yanıtı var?
hiç sanmıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder