9 Ocak 2009 Cuma

istanbulu cümle içinde kullandım -II

Daha sonra aldık kamerayı düştük yola ikinci geç kalınmış randevumuza. Her ne kadar istanbul bizi mızmız ağlak bir çocuk gibi karşılamış olsa da şans yanı başımızdaydı. 41?29! da Alemşah Öztürk de tıpkı Alpaslan Baloğlu gibi anlayışla karşıladı buz tutmuş lokomotifimizin randevumuza geciktirmesini. Ajansa vardık ve yine sıcak bir çay eşliğinde, heyecanla çekimi tamamladık. Pek keyifli, sanki önceden kurgulanmışcasına rahat bir çekimi daha tamamladık huzur içinde. Ben biraz heyecanlandım tabi çekim sırasında, bunun nedeni de yıllardır üzerinde çalıştığım konu ile ilgili bir diğer profesyonelin ağzından uygulama alanı örneklerini, yeni medya ve grafik tasarımcının yeni niteliklerini duymaktı. (çekim görüntüsü eklenecek) Tabi sevgili öğrencim, (mezun artık o da 41?29! ailesinin bir ferdi) Fatih Mehmet Yılmaz'ı da görme iki kelam etme fırsatımız oldu bu arada.

Yağan yağmura, uykusuzluğa rağmen ilk iki çekimin verdiği enerji beni uyandırmaya yetmişti doğrusu. Güzel bir kahve molası sırasında o gün doğumgünü olan ve buna rağmen biricik viki'sinden uzakta Ankara'da bulanan sevgili Yalçın Pembecioğlu'nu (nam-ı diğer settar) aramayı ihmal etmediğim için gurur duydum kendimle :)) Akşam programını sevgili arkadaşım Başak Ürkmezle yaptık. Beni yalnız bırakmayan ve çekimleri gerçekleştiren sinema televizyon hocası, sevgili arkadaşım yrd.doç.dr Ufuk Küçükcan da bize katıldı. Cumhuriyet meyhanesine gittik.
Bu sırada, sansüresansür hareketi eylemleri sayesinde tanıdığım, tanıdığım gibi de pek bir mutlu olduğum Deniz Tan'la randevulaştım. Cumhuriyetten çıkıp biraz kaybolup Ottoya vardığımızda sanki sanki uzun zamandır (biliyorum klişe ama daha iyi fikri olan beri gelsin) tanıdığım, sanki bir önceki sohbetimiz yarım kalmış da ağız dolusu lafımızı zor bela beklettiğimiz canlı, heyecanlı, efendim ne biliim içten, sade, alımlı (daha uzatabilirim iyi bir gözlemciyim meslek icabı)kişi Deniz'le ve onun kadar neşeli, doğal "makken kızları" olmayan, didem (deniz'in master'dan arkadaşı), aslı (deniz'in eski ajanstan, canim bizim ffden asli, asli topçu), nilgun (deniz'in didem vesilesiyle), zeynep (aslinin vesilesiyle ;) arkadaşlarıyla kavuştuk. -evet resmen kavuştuk- Barda Sadi Tekin'le takılan Fırat Yıldız'la tanıştık. Şaraplar içildi, sohbetler, dedikodular edildi. Ohh be denildi. Geceyi şaşkınlıkla izleyen Başak ve Ufuk'a siz gerçekten ilkkez mi görüşüyorsunuz? emin misiniz? çelişkisi yaşatıldı ve her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bu geceye de nokta konuldu...


--sürecek--

4 yorum:

Unknown dedi ki...

hayır ama ebrucan yanlışın vaaar! makken kızları sansüre sansür partisinde varlardı. biliyon "bizim ajans da işte böyle hep kız...." ahahahah, ne şapşalım. neyse, bunlar yani didem (master'dan arkadaşım), aslı (eski ajanstan), nilgun (didem vesilesiyle) makkenli diil. olsun ama, makkenli sayılırlar:) ha firat makkenli ama o da kız sayılmaz :)

miocaro dedi ki...

ay ay ay! edit etmicem artik. boyle iki oykuyu karistirip sizofrenik bir sonuca vardim ben! valla senin makken kizlari aciklaman oyle bir kazinmis ki ottodaki herkes makken kiziydi o gece. cok egleniyorum hala daha hatirladikca. gitti gul gibi adaaaaam eheheheh

miocaro dedi ki...

ay yok ayol tutamadim kendimi yaptim ufak bi edit :))

Unknown dedi ki...

he valla, adam kapı duvar, tüm ilişiğini kesti bizimlen ahahahaay.

a bi de zeynep varmış resimdee, aslının arkadaşı.

al sana yeni edit çıkardım :)